2 Nisan 2010 Cuma

Mario Cesariny'ye Kartpostal (metinler)


Sevgili Mario Cesariny;

Bu satırları seni tanıma fırsatı bulamadan yazıyorum, ey sonsuzluk ile kucaklaşmış yoldaşım. Kulağı tetikte, tank seslerini bekleyen bir ülkede.

Kan durmaz akarken, umut hiç bu kadar aptal avuntusu hale gelmemişken. Düşünki salazar , karanlık yani gece de hiç karanfil kokusu yok…Manuel Tiago ama ‘yarın bizim’ değil yoldaşlar.
Geceye karşı Miro’ya sığınıyorum bu yüzden, bir zarf döşenmiş üzerinde ‘foto’ yazıyor, mavi lekeli bir ağıt, yok olan insanlığımıza ve haykırıyor ‘düşlerimin rengi bu!’… Matta yeniden ölüyor Rosenberg’lerle arzunun türküsünü söyleyerek…Ve sözcükler var senin dilinde, kayıp sözcükler, sızı gibi okunamayan sözcükler var hala…beyin patlarken, boşluk, kocaman boşluk… ruhlarımızın ırzına geçen faşizm…

Az ötede Rimbaud 1871 yada Paris ‘cehennem hıçkırıklarının’ dizelerini okuyorum… Eluard, düşün kap karanlık; barikatların değil ‘bıçakların gecesi’ ya da ‘kristal gece’… ama;

Ölüm yenildi,
Bir çocuk çıktı yıkıntılardan,
Silindi arkasındaki yıkıntılarıyla gece…

Yıl 2007 gezegen dünya, ölesiye susadık sevgiye ama gece kaplıyor, içuzayımızı, tüm yokumuzu varımızı. Van Gogh’a kulağını kestiren, elini pişirten gece.. Ve Nerval, hala sallanıyor arzusu elektrik direklerinde. Sade hala Bastille de, Germania Berton ölüme mahkum, Ulrike yediyüz bilmem kaçıncı hücrede?

Bulutlardan heykel sunamıyorum , bir fare cesedinde kosmosun filizini görebilen sana. Sadece yıkımlardan dizeler geliyor elimden, kırık, dökük, ölürcesine…

Ama bu toprakta da umut var. Yüz yıllar öncesinden ‘en el hak’ diyen Hallac-ı Mansur var, ‘yarin yanağından gayri her şeyde hep beraber’ diyen Bedreddin’ler var. Rakı şişesinde balık olmak isteyen Orhan Veli’ler var, ‘şiirimiz karadır abiler’ diyen Ece Ayhan’larımız var.

Karanlık değil erosun hakimiyetinde ,sözcüklerin susturulmadığı özgürce sevişebildiği bir dünyamız da olacak. Bu yüzden seni ‘elveda’ değil merhaba diyerek, sonsuzluğa uğurluyoruz Mario kardeşim.
Rafet Arslan

EGO
All the egos dwindle
On the flesh souls
Swinging flamboyant
To the center of power
Bodies devour each other
Until the end of themselves
Creation of thought
under the power of innocence
O psychic species
Would you gather together
With the desire of dreams!


Ayse Ozkan

EGO
Bütün egolar küçülüyor
Et ruhlarda
Sallanarak gösterişle
Gücün merkezine
Bedenler birbirini yutuyor
Kendilerinin sonuna kadar
Düşüncenin yaratılması
Masumiyetin altında
Ey psişik türler
Neden toplanmıyosunuz
Düşlerin arzusuyla

Ayşe Özkan


Çöl ve yazgı

Yazgı kol gezdiğinde
Düşün sarkacı oynamıyor

Çölün sahipsiz kucağında

Yokluk bağırıyor

Göğe aksediyor ateş kızılı

Uzun bacaklı filin gizleyemediği yılan

Zehrini saklıyor vurmak için

Sarı çölde zaman koparken

Sanrılar yutuyor insan

Vurunca zehir yazgıya

Sarıyor tümüyle her insanı

Çöl durgun hiçliğe akıyor

Yazgı bağışlanmayı bekliyor

Ayşe Özkan

Desert and fate
Once fate reigns
The pendelum of dream does not move
İn the bossom of disembodied desert
Emptiness cries
Blaze red reaches the sky
Without concealing himself
behind the long-legged elephant
snake is seizing his poison to bite
time is breaking off the yellow desert
bodies are devouring hallucinations
once poison bites fate
it surrounds all people
desert stands stil flowing toward emptiness
fate is waiting for forgiveness


Ayşe Özkan




CATNESS

Some body in urgency to be fed understands catness: the temptation to close the face to a most delicios piece of the universe, the need to put it within the aching emptiness in the body, at any cost.
Gözde Genç

Kedilik

Şiddetle doyurulma ihtiyacı çeken kediliği anlar: yüzünü evrenin en leziz bir parçasına yaklaştırabilmek arzusu, bedeli ne olursa olsun, onu içindeki zonklayan boşluğa koymak ihtiyacı...

Gözde Genç


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder