2 Nisan 2010 Cuma

bir öncü sergi: Gün Işığıyla İlk Buluşma





Düzensiz fanzinin 2006-Şubat ayında Hayalbaz Sanatın desteği ile gerçektirdiği sergidir.

Albemuth, 99kç, Düzensiz ile yol alan kollektif çaba 2006 yılının Ocak ayında, Rafet Arslan'ın imzaya açtığı 'sokağın sanatı için yoldan çıkmış manifesto' adlı çağrıya, bir çok fanzin, sokak sanatçısı, illüstratör ve instiyatifin verdiği destek ile ilerlemişti. Bu manifesto yaklaşık 20 imza ile
Öküz dergisinde ve birçok fanzin-blog'da ye aldı.
Bu enerjinin en somut yankısı o güne kadar yeraltında üreten yaratıcılar ilk kez gün ışığıyla buluştuğu bir sergi olmuştur.
Katılımcıları: Cins, Bora Baskan, OnstOn, Bora Akıncıtürk, Matt Furie, Erman Akçay ve Duygu Kale'dir.

Sergiye dair yazılan makaleyi şöyleydi:

Taşrada Yaşamanın Sakıncaları…
Megapol, ülkenin sadece ekonomisinin merkezi değildir; kültüre, sanata, iletişime, spora dair neyi varsa onun da merkezidir. Megapol bir tür kara delik gibidir, uzaktaki ‘şey’ leri ya bünyesine katar yada yok sayar. Tüm iyi niyetli istisnalara rağmen.

4 milyonluk insanı da barındırsanız da, kültür mirasınız bin yıllara da dayansa, eğer megapol de iş yapmıyorsanız sesiniz gür çıkması mümkün değildir. Dünyanın Türkiye’sinin, İzmir şehrinde eğer kültür-sanata dair bir şeyler yapıyorsanız; yapmaya çalışıyorsanız işiniz zor demektir. Buralarda da bir sürü iyi niyetli iş yapılır ama bunları duyurmak, insanlarla paylaşmaya çalışmak ise bir meseledir. Derdiniz para kazanmak, meşhur olmak değil; sadece çığlığınızı duyurmak olsa da…

Her şeye rağmen yapılan, yapılmaya çalışan işler var. Bunlardan birisi de startını 24 şubat günü alan ve 9 Mat tarihine dek sürecek Gün Işığıyla İlk Buluşma adlı karma resim sergisi. Uzun emek ve çabalara girişilmiş, Hayalbaz Sanat Derneği lokal binasını etkinliğe tahsis etmiştir. İzmir, İstanbul ve ABD’den 8 genç sanatçının; özgün 37 işi yan yana gelmiştir sergide. Etkinlikte yer alan sanatçılardan, örneğin ülkemizde Dubuffet sergisi ile yeni yeni gündeme gelen Art Brut’ün yaratıcı örneklerini ortaya koyan Bora Akıncıtürk’ün diğer bir sergisi Siemens Sanat Galerisinde devam ederken, Duygu Kale’nin yapıtları ise ilk defa bir izleyici kitlesinin karşısına çıkıyor. Amerika dan gönderdiği işleriyle sergiye katılan Furie’i saymazsak katılan tüm sanatçıların bazı kesimlerce duyarsız, salt tüketimci, a-politik ilan edilen 90 kuşağına ait olması, önyargılı yaklaşımlara karşı ironik bir yanıt olsa gerek. Genç sanatçıların fanzin, grafiti, underground music gibi alt-kültür kulvarlarından gelip, plastik sanatlar alanında yaratıcı işler ortaya koyması ‘zamanın ruhu’nu kavramakta bize birer anahtar sunuyor.

Duygu Kale 18 yaşında bir kızdır, İzmir’in Torbalı ilçesinde ikamet eder, her gün şehirdeki okuluna tren ile gelip gider ve bu tren yolculuklarında tasarladığı7 desen çalışması ile sergi de yer almıştır. Her hangi bir kursa gitmemiş, bir ressamdan feyz almamıştır, sadece hissetmiş ve hissettiklerini kağıda vurmuştur.

Cins; Kadıköy sokaklarında grafiti yaparak sanata atılmış, sokakların hırçın, grotesk sesini yapıtlarına katan bir genç sanatçı. Radikal ve sert görülebilecek çalışmalarını sanatçı kendi ifadesiyle söyle özetliyor: ‘ düşünceler, duygular, sorular, cevaplar hiç bitmeyecek umuyorum ben de onlarla dalga geçip, kendime mesele yapmaya ve resmetmeye devam edeceğim’. Bizde CİNSı’in bildiği yolda ilerlemesini heyecanla bekliyoruz.

Can Yeşiloğlu/ONSTON, Güzel Sanatlar Fakültesine girme çabaları olumsuz sonuçlanmış, buna rağmen 8 seneden yılmadan, keyif alarak kağıtları ve tuvalleri düşlerinin rengine boyayan genç bir sanatçı. Yapıtlarında Sürrealist devrimin izleklerini yaratıcı bir şekilde işlenmiş Yeşiloğlu’nun adını gelecekte de anacağımız görülüyor.

San Francisco kentinden iki işiyle sergiye destek veren, daha önce 23 sergiye imza atan illüstrasyon ve çizim ustası Matt Furie’nin en büyük üzüntüsünün ise sergi için ülkemize gelememek olduğunun altını çiziyor. Erman Akçay’ın işleri ise grafik illüstrasyonun da güncel sanat pratiğinde, plastik sanatlar kadar yer almaya başladığının göstergesi. New York’ta yaşayan Nazlı Çetiner ise moda tasarımlarını, tuvallerle birleştirmiş özgün bir yetenek. Sergide 3 yağlı boya tablosu ile yer alan Bora Baskan için, şimdiden gelişmiş tekniği ve oluşturduğu tarzıyla ülkemiz resim sanatında keşfedilmeyi bekleyen genç bir ustası demek yanlış olmaz.

Sonuçta sergi mütevazi bir açılış kokteyli ile start almış, kısıtlı tanıtım imkanları ile ulaşmaya çalıştığı sanatseverlerin ilgisini beklemektedir. Tüm bunları yazarken acaba aynı işler İstanbul da popüler bir sanat galerisinde gerçekleşse; medyanın, eleştirmenlerin, akademinin, sanat camiamızın yetkin isimlerinin ilgisine daha çok mahzar olmaz mıydı- diye düşünmekten kendini alamıyorum… Megapol de Cey Sanat, Art-İst gibi ‘taşra’nın ve uzmanlaşmamış sanatçıların işlerini takip eden, gönül desteğini veren mecraların olduğunu biliyoruz ama genel sanat ortamımızın genişliği düşünüldüğünde, ortada bir sorunun varlığından söz etmek yanlış olamayacaktır.

Ve şimdi genç sanatçılar akademik prosedürlerin, küratör tercihlerinin, ‘meşhur’ sanatçıların hakim olduğu ortama; hesapsızca sokağın sesini vererek bir adım atıyorlar. Sergi katalogunun sonunda belirttikleri gibi ‘düşleri, rastlantıları, olağanüstüyü, tutkuları; cesur ve dürüst ifşa etme ve sanatı hayatın içine katma zamanı’ şimdi. Belki de gün ışığıyla ilk buluşma, kafalardaki ‘taşra’nın kırılması için küçük bir adım olacak; kopacak şafağı karşılamak için…

Gün Işığıyla İlk Buluşma
Hayalbaz Sanat Derneği- Resim Topluluğu Karma Sergisi
Rafet Arslan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder